













Bir gün biri camiden çıkarken bir adam seslendi: “Kıldığınız son namaz olabilir!”
Son adım olabilir attığın, son yemek olabilir tattığın, son uyku olabilir yattığın, son sevap olabilir kattığın ve son deniz olabilir battığın. Son öfke olabilir çattığın… Son kapı olabilir kapattığın… Son ikram olabilir uzattığın… Son balon olabilir patlattığın, son tuzak olabilir atlattığın… Genç düşüncelere daldı, kalbi rahatsız olmuştu. “Öyleyse, ya sonuncusu olursa? Ya bir daha namaz kılamazsam? Ya bir daha iyilik yapamaz, yüreğimi ısıtamazsam?”
Şu ayeti kerime koşturuldu yardımına: كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ “O’nun zatından başka her şey helak olup gidicidir. Hüküm ve hükümranlık O’nundur; siz de O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 88). Genç şaşırdı, “öyleyse” dedi, “öyleyse kalbimi ve ruhumu rahatlatan bir lezzeti ruhaniye (ruhani lezzet) içinde 2 kez demeliyim ki يَا بَاقٖى اَنْتَ الْبَاقٖى, yani “Baki (sonsuz) olan Sen’sin ey Baki!” Böylece kalbimi ve ruhumu masivadan tecrit ile Allah’a rabtedip rahatlatabilir ve Allah’a imanın içindeki marifetullahın içindeki muhabbetullah içindeki lezzeti ruhaniye semalarında dolaşmaya devam ederek kalbimi teskin ve tatmin edebilir (Rad, 28) ve ruhumu maaliyata uçurabilirim.”
“Yoksa” dedi, “yoksa küfrün (gerçeği, hakikati görmezden gelmenin, örtmeye çalışmanın) içindeki korku ve o korkunun içindeki düşmanlık ve o düşmanlık içinde ruhani sıkıntılar içinde debelenmeye devam edecek ve
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ نَسُوا اللّٰهَ فَاَنْسٰيهُمْ اَنْفُسَهُمْۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.” (Haşr, 19) hitabına mazhar olacağım… Allah korusun.”
Ve genç yoluna devam etti. İman ve İslam nimetinden dolayı kendisini yaratan Allah’a hamd etti.
Not: Görseller bu haftaya ait, kitap cümleleri ise 2024 yılında okuduğum bazı kitaplara.
Sevgilerimle…
Veli Emre Uludağ